1. Gün
Ve sonra ışıkların içinden bir ses duydum "Beni bırakıp nereye gidiyorsun?" cevap verdiğim halde karışılık alamıyordum.Bir müddet daha ışığın içinde sürüklenmeme rağmen ses sürekli yanı başımdaydı.İlk başta olayı anlayamamıştım sonra sonra bir üşüme hissettim tüm bedenimi sardı. Bu onlardan uzağa gittiğim sıradan yolculuklara benzemiyordu. Ölüm dedikleri buydu demek. Bir ışık huzmesi içinde durmaksızın hareket etmekten ibaret.
İlk hissettiğim korku oldu fakat daha sonraları duruma alıştım ve hatta sevdim bile diyebilirim. Çünkü bir süre sonra kendime yön verebilecek bir hale geldim.Etrafımı algılayabiliyordum. Hatta zaman zaman sevdiklerimin yüzü anlık olarak ışıkların içinde beliriyordu.Uzunca bir müddet sonra ne kadar zaman geçti bilmiyorum sesler tamamen uzaklaşmaya başladı.Bir gün hiç duymaz oldum yoksa sevginin gücü azalıyor muydu? Beni unuttuklarını düşünmeye başladım. Oysa hep bir birimize söz vermiştik.Kalan gideni hiç bir zaman unutmayacaktı.
Umutsuzluk içinde sürüklenirken, sesler kesildikten sonra uzunca bir zaman geçmişti iyice kendimi bırakmıştım ışığa.Bir şey hissettim.Işığın içinde bir mesajın gizli olduğu aslında sürekli bir döngü halinde aynı yerde dönüp durduğumu fark ettim. "Bip Bip Bip " başlangıç noktasından geçerken sürekli aynı mesaj. Lanet olsun mors alfabesini öğrenmeliydim. Bu mesajı nasıl çözeceğim şimdi derken sesin ne olabileceğini düşünmeye başladım. Bildiklerimi, öğrendiklerimi, izlediğim filmleri, Bu ses o ses olabilir mi?
Zaman geçtikçe algılarım açılmaya başladı. Ölmemiş olmalıyım. Komadayım evet yaşama tutunmak için bir sebebim var. Uyanıp beni bırakanlardan hesap sormalıyım diye düşündüm.Evet doğru ben uyanacağım. Çok uzaklaşmadım sesler kesildi ama çok uzaklaşmadım.Bir süre sonra ışık azalmaya başladı.Sanırım benim için çok geç.Kurtulamıyorum. Bari organlarımı birilerine dağıtsalar. Başkasının vücudunda belki tekrar hayat bulurum. Neden ilk düşüncem bu oldu? Bilmiyorum.
Bir Acı hissetmeye başladım karanlık arttıkça acımda artmaya başladı aman Allahım. Canımı veriyorum galiba.Bu ışığı bile özleyeceğim gibi bir his var içimde.Boş her tarafta. Karanlık iyice.........
Ne kadar süredir uyuyorum?
Etraftaki kimse tanıdık değil. Cevap veren kimse yok. Ara sıra gençten bir kadın tansiyonuma bakıyor. Günde bir kaç sefer gelen doktor yanındakiler ile anlamadığım bir dilde sohbet ediyor.
Sahi neredeyim ben?
2. Gün
Uyandığım andan itibaren gariplikler silsilesi devam edip durdu.Günler, haftalar bir birini kovaladı fakat ne gelen, ne giden var. Sürekli yataktayım ayağa kalkıp kalkamadığım konusunda hiç bir fikrim yok.İyi bakılıyorum fakat çok önemli değil şuanda.Tek yapmam gereken buradan bir şekilde kurtulmak.
Birkaç gündür hastanenin (hastanede olduğumu düşünüyorum) işleyişini gözlemlemeye çalışıyorum fakat hiç bir rutin yok. Hemşirenin ilk gelişinden sonra ikinci gelişi 15312 sn üçüncü gelişi ise 10221 sn civarı bir süre geçti. Üç gün boyunca saymaya devam ettim ve bir sonuca varamadım. Daha sonra doktorun gelişi ile ilgili çalışmalar yapmaya başladım gözlerimle bütün odayı hatta bütün çevreyi analiz ediyordum. Sonuç yine aynıydı hiç bir rutin yok.
Bir yerden kaçmak için ilk yapmak gereken rutinleri incelemektir. Eğer rutinler işinize yarayan bir sonuç vermiyor ise bina yapısını hakkında oldukça çok veri toplamak gerekir.İkinci durumda yataktan kalkamayan biri için çok mümkün olmayan bir seçenek. Sanırım ömrümün kalanını bu yatağın üzerinde geçireceğim.
Bir sabah ağrılarımdan kurtulmuş bir şekilde güne başladım. Sanırım bu hisle uyanabilmek için beş ay civarı bir süre yataktan hiç kalkmadan geçirmek zorunda kaldım. Beş ay süreyi nasıl hesapladığım konusunda pekte emin değilim. İlk hastaneden kurtulmak fikri aklıma geldiğinden bu yana hemşire odama 614 sefer girdi. Her aralık 15 bin saniye ortalamada olduğunu düşünüyorum(kimi zaman beş bin saniye gibi zamanlarda da geldiği oldu) .Sayma işlemi bende alışkanlık haline geldi.Farklı şeyleri düşünürken dahi hiç zorlanmadan kafamın içinde saymaya devam edebilicek seviyeye geldim ve bu uzun bekleyişin ardından parmaklarımın varlığını aniden hissetmeye başladım.
Doktor hastanede gözlerimi açtığım günden buyana ilk kez bildiğim bir dilde cümle kurarak yanıma yaklaştı."Günaydın Profesör" .
Günaydın mı?
Günlerdir cevap vermiyorsunuz. Bilmediğim bir dilde etrafınızdaki insanlarla konuşuyor ve çıkıyorsunuz sonunda bir cümle kurmaya karar veriyorsunuz ve günaydın. Bu kadar basit mi?
"Profesör geçirdiğiniz kazadan buyana sadece altı saat geçti. Şimdi kendinize geldiniz. Sabaha yakın bir saatte evinizin yakınlarında aracınızla bir kamyonun altına girdiniz."
Hiç birşey hatırlamıyorum. Yanımda her hangi biri yok muydu?
"Karınız yanınızdaydı profesör."
Karım mı? Evli miyim?
Profesör geçmişiniz hakkında hiç birşey hatırlamıyor musunuz?
Hayır.
Kimim ben ve neredeyim?
Bu sorulara cevap vermek için çok uzun zamanımız olacak. Şimdi dinlenin biraz.
3. Gün
En sevdiğim renk yeşil, en sevdiğim gün salı, en sevdiğim tatlı.... hatırlamıyorum. Karım nerede?
Cevaplarını bulamadığım sorularım var doktor. Bir karım var fakat tanımıyorum.Komadan çıkmama rağmen beni ziyaret etmedi. Işığın içinde gördüğüm yüz onun yüzü olmalı. Beni ölümün içinden kurtaran ve umutla hayata sarılmama sebep olan kadın.Söylesene doktor beni ne kadar tanıyorsun?
"Profesör siz beni de tanımadınız.Aslında çok yakınız yaklaşık üç yıldır asistanlığınızı yapıyorum ve bu hastane dediğiniz yer aslında sizin laboratuvarınız. Burada sizinle ilgilenen tüm arkadaşlar sizin çalışanlarınız. Beraber çok uzun süre çalışmalar yaptık. Sinir uçlarını kullanarak kaybedilen organlar yerine protezler yapmak için büyük çalışmalar yaptınız."
Karım peki?
"Oraya daha gelmedik Profesör.İlk başta kim olduğunuzu ve rbtx v.4 projesi ile ilgili detayları hatırlamalısınız."
Hiç birşey hatırlamıyorum. Bu konun karım ile ilgisi ne?
"Bugünlük bu kadar yeter Profesör. Yarın tekrar geleceğim."
En sevdiğim renk yeşil, en sevdiğim gün salı, en sevdiğim tatlı ? Kahretsin.
Işıklar içinden yansıyan suret beni bırakma diye yalvarıyordu adeta.Karımı hatırlamalıyım. Onu benden neyin uzak tuttuğunu öğrenmem gerekiyor. Bu rbtx v.4 projesi neyin nesi. Burdan bıraksalar evimi bulamayacak haldeyim. Sahi profesör diyorlar adım? adımı bile hatırlamıyorum.
Kendimi daha önce hiç bu kadar umutsuz hissetmemiştim. Gerçi daha önce ne yaşadığım hakkında en ufak bir bilgim yok ama muhtemelen bu kadar umutsuz hissetmemişimdir. Anladığım kadarıyla faydalı işler yapan,bilimle uğraşan biriyim.Şimdi başa dönme zamanı.En sevdiğim renk yeşil, en sevdiğim gün salı, en sevdiğim tatlı sütlaç, en sevdiğim sayı 865, en sevdiğim yemek ? Şimdi yemeği boşver profesör. Biraz dinlensem iyi olacak.
Uykumun tam ortasında beynimin içinde bulutların dağılmaya başladığını hissediyordum.Kafama bir harddisk bağlanmış ve eski veriler yükleniyor,yaşadıklarım saniye saniye gözümün önünden geçmeye başladı. Tüm vücudumun kasıldığını hissedebiliyorum.Sanki yeniden doğuyorum. Kimsenin bilmediği bir şekilde parçalar birleşiyor ve bütün resmi görüyorum. Sanırım sadece geçmişi değil geleceği de görüyorum. Işık yine etrafımı sardı.Artık sabah olmalı.
Korkuyorum....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder